28 Nis 2019
Londra için özel bir playlist hazırladık. Ya da daha doğrusu 11 ay Londra’da yaşayan kuzenim Pınar benim için hazırladı ben de sizinle paylaşıyorum. Hangi şarkıyı nerede dinlemelisiniz bu yazıda anlattık. Ama başlamadan önce ne diyoruz:
“When a man is tired of London, he is tired of life.”
Samuel Johnson
Londra’ya gitmek üzere hazırlanırken; kendisi de bir Londoner olan Benjamin Clementine’dan ‘London’ ile açılış yapılır.
Uçak Londra’ya inişe geçmişse, Grammy canavarı Adele’den ‘Hello’ dinlenir.
Waterloo istasyonuna denk geldiyseniz; İngiltere’de Eurovision birinciliği yaşamış isveçli grup Abba’dan Waterloo dinlenir.
Theme nehrinin karşı yakasından, parlemento binasını ve Big Ben’i görüyorsanız, efsane grup Queen’den Bohemnian Rhapsody dinlenir.
Birlikte gelemeyenlere (Mesela Pınar’a), 1960’lardan bir Wish You Were Here- Pink Floyd yollanır☺
Nothing Hill civarlarındaysanız, metrodan inişte mavi güzel English evler görüyorsanız, şu anda da orada yaşayan, komşunuz olan Tori Amos’tan A Sorta Fairytale dinlenir.
Soğuk güzel bir rüzgar değdiyse yüzünüze ve Camden Town’daysanız; Amy Winehouse’dan Valerie dinlenir.
Big Ben’in hemen yukarısından,National Gallery’e doğru giden yürüyüş yolunda Cat Setevens- Wild World, Covent Garden’da bişeyler içerken; Brad Paisley ‘Southern Comfort Zone’ dinlenir.
Piccadily ve Leicester Squareler derken güneş batıyor ve akşam oluyorsa, tipik bir Londra grubu olan Coldplay’den Cemeteries of London ve biraz daha enerjik bi akşam için; A Sky Full of Stars dinlenir.
Camden Town’da ya da Portebolla’daysanız Sting’den Brand New Day dinlenir.
Dünyanın en güzel şehirlerinden birindesiniz, en kalabalık caddelerde…
O halde Pulp- Common People dinlenir.
British Museum’u gezdiyseniz, Paul McCartney’den- Maybe I’m Amazed, hemen yakınındaki Oxfam’a uğradıysanız eski kitapların arasında Beatles’tan Yesterday dinlenir.
Eski bir Beatles albüm kapağından hatırlayacağınız Abbey Road’taysanız,
yolunuz düştüyse; John Lennon’ın efsane aşkı Yoko’ya yazdığı Woman dinlenir☺
St. James’te, Regent’ta ya da Greenwich’te ya da şarkının ilham kaynağı Hyde Parktaysanız; Blur- Parklife dinlenir.
Metro haritanız elinizde, metrodaysanız, Kuzenim Pınar için onun altı aydan fazla garsonluk yaptığı restaurant- Enough to Feed An Elephant’a https://www.tripadvisor.co.uk/LocationPhotoDirectLink-g186338-d3570219-i139936433-Enough_to_Feed_an_Elephant-London_England.html
(sakın burada bir şey yemeyin☺demiş Pınar) giderken belki her gün Pınar’ın dinlediği metro şarkıları- Fleetwood Mac- Dreams ve Gypsy bir kere olsun dinlenir.
Uyandıysanız ve hava güneşliyse, Pınar’aUCL günlerimi hatırlatan; Morrisey- Let Me Kiss You☺ dinlenir.
Oxford yollarına mı düştünüz o zaman, efsane bir baterist ve solist olan Phill Collins’in bağımlılık yapan şarkısı- Another Day in Paradise dinlenir.
Yazıdaki fotoğraf copy-right haklarına zarar verilmeden kullanılmaktadır ve herkesin kullanımına açık olan bir fotoğraftır:
Image by Georg Langbehn from Pixabay
Off the Road on the Track LONDRA’yı keşfe çıkıyor…
Ama bu sefer ANNE – KIZ olarak
01-05 Mayıs 2019