Bavyera Alplerini adım adım gezmeye devam

25 Ağu 2015

15./16.08.2015 – Bavyera Alplerini adım adım gezmeye devam…

Bavyera Alpleri – Bölge: Berchtesgaden

Doğayı sevmeyen var mı aranızda?
Gözleriniz yeşilin her tonuyla kamaşırken, kulağınızda ayağınızın altında ezilen yaprak sesleri, bir yandan da cıvıl cıvıl kuş sesleri…
Bazen pırıl pırıl bir mavi altında atarsınız adımlarınızı, bazense ağırdan ağıra yağan yağmur damlaları eşlik eder sessizliğinize.
Zorlanmak da vardır, yorulmak da doğayla olan beraberliğinizde.
Ancak zirvede yapılan sıcacık bir kahve molası alır o tüm yorgunluğunuzu.
‚Değer‘ diye geçirirsiniz içinizden.
Burası herşeye değer…
Çünkü huzurdur size tüm yolu boyu eşlik eden…

Doğayla baş başayken benim böyle hissettiğim doğrudur ve bu nedenle her fırsatta kaçıp ona sığındığım da…
Fırsatları yaratmak için her yolu denediğim de…
Herşeyi unutuyorum, zirveye kilitleniyorum sadece.
Ayağımın altındaki taşlara odaklanıyorum.
Nereye basarsam ayağım kaymaz, nereye tutunabilirim onların hesabını yapıyorum sadece.
Başka hesaplar peşinde koşturmadan.
Yorulduğumda daha ne kadar kaldığını hesaplıyorum. Ara sıra durup ne kadar yol almışım bakıyorum, kendimle gurur duyuyorum. Eee bu da lazım, motivasyon değil midir bir ileriye adım atmamızı sağlayan.
Aldığım yolu, alacağım yolu hayatıma benzetiyorum her seferinde.
Kimi zaman içimdeki ses kuş seslerini bastırıyor. İç hesaplaşmalar başlıyor o zaman.
Kimi zamansa beynim kalbime hükmediyor. Sus diyor konuşma sadece duy ve hisset.
Siz hiçbir şey düşünmeden yürüdünüz mü hiç?
Gördüğünüzü, duyduğunuzu, hissettiğinizi maddeleştirmeden, onlara yeşil, soğuk ya da sert diye sıfatlar yakıştırmadan yol aldınız mı hiç?
Ben bunu deniyorum doğayla baş başayken. Tabii önce iç sesimi durdurmam gerekiyor. Ama oluyor, başarıyorum.
Bakıyorum hiçbir şey düşünmüyorum, hiçbir ön yargım yok gelecek adımlarıma dair.
Çok rahatlıyorum, kuş gibi hafifliyorum işte o an.
Sonra bir bakıyorum zirveye 300 metre kalmış. Ha gayret, bir nefeste hedefteyim.
Başarmanın vermiş olduğu haz, düşünmemenin vermiş olduğu hafiflikle buluşuyor içimde…
Artık gözlerimi kapatıp iki elimin arasında tuttuğum kahvenin kokusunu içime çekebilirim.
Çünkü doğa bana tüm duyularımı kullanmamı da öğretti …
Doğadayken yanlış hava diye birşey olmadığını yanlış kıyafet seçimi olduğunu da öğrendim.
Hava sıcakmış, soğukmuş, kar varmış, yağmur yağıyormuş hiçbirinin önemi yok.
Herşey kafada biter, insanı durduran ön yargıları, beyninin içindeki engelleridir çünkü.
Hafta içi çok mu yoruldum, Cuma arkadaşlarla geç vakite kadar zaman mı geçirdim, yoksa bir kırgınlık mı var son günlerde üzerimde…. ?
Bahaneler yerine doğaya sığınmaya başladığımda özgürleşmeye başladığımı hissettim.
Bunu da bana doğanın ta kendisi öğretti.
Tamamen özgürleşmek mümkün değil, bunu da biliyorum.
Ama Anlık Özgürlükler için hep şansım, şansımız var.
Doğaya sığınmamız yeterli…

Geçtiğimiz haftalarda kaçıp kaçıp doğaya sığındım. Bugün de o kaçışlardan birini sizinle paylaşma zamanı.

2 günlüğüne vurduk kendimizi dağlara. Kalacak yer bile ayarlamadan.

Sadece yola çıkma isteği vardı içimizde. Gidilecek yer belliydi. Bizim Bavyera Alpleri’nde en çok sevdiğimiz yer: Berchtesgaden. Burası daha önce blogda tanıttığım Kral Gölü’nün (Königsee) bulunduğu bölge. Ama bu sefer hedefte Kral Gölü yoktu. Bölgenin en yüksek zirvelerinden biri olan Watzmann Zirvesi vardı. Bu bölgede 4 günlük yürüyüş rotaları olduğunu da belirtmek istiyorum. 4 günde doğayı en güzel şekilde keşfedebilir, dağ evlerinde konaklayabilirsiniz. Eğer bu tarz doğa yürüyüşlerinize ilginiz varsa, bana yazın.

Berchtesgaden Bölgesi’ne Bayern Ticket ile ulaşmak mümkün. Öncelikle Bayern Ticket hakkında yazdığım yazıya ulaşmak için tıklayın. 

Tren bağlantıları için kullandığımız trainline.de sitesine göre: Münih ana tren istasyonunda (München Hbf) kalkan Meridian trenlerine binmeniz sonrasında Freilassing durağında Berchtesgaden yönüne giden BLB trenine geçmeniz gerekiyor. 2  kişi yolculuk edecekseniz 31 euro karşılığında (Bayern Ticket) bu bölgeye ulaşabilirsiniz.

Gelelim bizim 2 günlük kaçamağımızın ayrıntılarına:
Pazar Günü yürüyüş detayları:

Başlangıç noktası: Hammerstiel (770 metre yükseklik)
Hedef: Watzmann Dağ Evi (1.930 metre)
Pazar sabahı sabah 9 sularında başladığımız yürüyüş yaklaşık 9 saat sürdü.
Bunun yaklaşık 5 saati yoğun yağmur altındaydı. Yukarılara çıktıkça yoğun sis görüşü iyice zorlaştırdı. Kimi zaman bir sis bulutu içinde yürüdük. 770 metre yükseklikten yürüyüşe başladık. Hedefte 1.930 metre vardı. Bu hava şartlarında 1.200 metre yükselmek biraz zorlamadı değil.

Yürüyüşün ilk etabını oluşturan ‘‘Watzmann Dağ Evine Çıkış‘‘ fotoğrafları:

Watzmann dağ evine yoğun sis altında ulaştık. Sıcacık bir çorba, ardından bir yorgunluk kahvesi. Bir de oraya geldiğimizin anısına Watzmann Dağ Evi mühürü. 1 saat sonra tekrar yola çıkmak için hazırdık..

Dönüş yolumuzu uzatarak bir doğa harikası olan Wimbach geçitini (Wimbachsklamm) de yürüyüş rotamıza ekledik.
Yürüyüşün ikinci etabını oluşturan ‘‘Watzmann Dağ Evi – Wimbach Geçiti‘‘ fotoğrafları:

Yağmur pantolonlarımızı evde ununtmamızın bir sonucu olarak sırılsıklam bir şekilde 9 saat sonra başlangıç noktasına ulaştık ve hayati soru: Nerede yemek yiyebilirdik?
Biraz şans, biraz 6.his, biraz yerel insanların tavsiyesi derken çok lokal, tam bir Bavyera restoranı bulduk.
İsmi: Gasthof Bodner

Ne yedik diye sorarsanız: Böyle güzel bir restoran bulmuşken Gulaş çorbası ve bir Bavyera yemeği olan Käsespätzle yedik. (26 Euro)

Ardından sıcak bir duş ve uyku…

Pazartesi Günü yürüyüş detayları:
Pazartesi günü ise hedefte bu sefer masalsı bir göl ‘’Hinterer See’’ ve gölün etrafındaki Ressam Yolu (Malerweg) vardı.

Bu göl o kadar güzel ki zamanında birçok ressama ilham kaynağı olmuş. Göl etrafında yürürken ressamların yaptığı o resimleri yapıldığı yerde görüyorsunuz. Bu yüzden ismi ressam yolu.

Bir ara sihir ormanına daldık (Zauber Wald). Tamam dedim şimdi köşeden sopasıyla bir büyücü çıkacak…

Yağan yağmura his ses etmeden yürüyüşümüzü tamamladık ve işte o yürüyüşten birkaç kare:

Ama biz yeniden acıkmıştık ve nerede yemek yiyebiliriz diye düşünürken gölün tam kenarında ödüllü bir Bavyera restoranı olduğunu keşfettik. İsmi Seeklause. Burası aynı zamanda bir pansiyon.

Ağustos Ayı’nda yolunuz bu taraflara düşerse mantarlarından yemelisiniz (Mantarın ismi: Pfifferling). Ben Ağustos Ayı içinde yaptığımız dağ yürüyüşleri sayesinde bol bol mantar çorbası içtim, tadını çıkarttım. (Çorba, kahve ve pasta 24 Euro)

Bu bölgede nerede kalabilirsiniz?

Bölge için bizim kaldığımız oteli kesinlikle tavsiye ediyorum: Kohlhiasl-höh (Schönau am Königsee)
İki kişilik oda için kahvaltı dahil gecelik 85 Euro ödedik.
Otelden birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum size:

Bu oteli bulmak için 1,5 saat arabayla tüm bölgeyi karış karış gezdik desem. Ama bu sayede o kadar güzel yerler keşfettik ki. Bir sonraki sefere diyerek bu keşifleri burada paylaşıyorum:

Hotel Watzmannblick
Berggaststätte-Cafe Sonneck (Bergbahn Obersalzberg)
Bergleben

Off the Road on the Track Bavyera Alplerini karış karış geziyor…

Ağustos/2015

Yorumlar

yorum