Atina Şehri’nin Yıldızları


04 May 2015
Paylaş

İnsanlığa ‘Demokrasi’yi armağan eden Atina, her ne kadar günümüzde Avrupa Birliği içinde ekonomik açıdan zorlu günler geçirse de keyfini yitirmemiş canlı capcanlı bir şehir. Avrupa Birliği toprakları içinde yer alsa da, gerçek bir „Avrupalı’’ şehrinden çok „Ege’nin kokusunu’’ buram buram hissedeceğiniz „Komşu’’ şehir orası ve bu nedenle de caddelerinde, meydanlarında dolaşırken „İzmirdeymişsiniz’’ hissi bu şehirde hep sizinle olacak.

Hadi gelin hep birlikte Atina’ya gittiğinizde nerelere gitmelisiniz kısaca göz atalım:

1- Monastiraki Meydanı 

Atina’nın caddelerinde, meydanlarında dolaşırken „İzmirdeymişsiniz’’ hissi bu şehirde hep sizinle olacak demiştim ya, bu duyguyu en çok da Monastiraki Meydanı ve çevresinde yoğun olarak hissedeceksiniz, bir İzmirli olarak benden söylemesi.

Monastiraki Meydanı

Monastiraki Meydanı

Monastiraki Meydanı şehrin adeta kalbi. 3 günlük Atina seyahatimiz sırasında o kadar çok bu meydandan geçtik ki sanırım her noktasına ayak bastım. Bu meydanda gözünüze çarpacak ilk yapı Mustafa Ağa Tsisdarakis Cami. Bu cami, 1759’da Osmanlının Atina valisi Tsisdarakis tarafından yaptırılmış. Şu anda cami olarak hizmet vermiyor. Ancak varlığıyla o meydanının güzelliğini tamamlıyor bence. Eğer Atina Gezi Rehberime göz attıysanız otelinizi bu meydana yakın bir yerde tutmanıza dair verdiğim tavsiyeyi görmüşsünüzdür. Bence bu önemli bir nokta.

Monastiraki Meydanı’nda camiye doğru durduğunuzda hemen solunuzda kalan cadde adeta İzmir Kemeraltı. Yol boyunca sağlı sollu sıralanmış restoranlar, ki daha çok kebab ve döner sunuyorlar, cafeler göreceksiniz. Aynı şekilde Monastiraki Meydanı’nın yakınındaki Adrianou  Caddesi de cafe ve restoranlarla dolu. Bunun dışında, Monastiraki Meydanı gün boyunca dans eden, kendi müziklerini, sanatını Atina halkına ve turistlere göstermek isteyen sokak sanatçılarının gözde yeri, ki birkaç gösteriyi izlerken çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Bu nedenle de meydan gece-gündüz hareketli, canlı.

Biz Atina’yı keşfetmeye işte tam da buradan, şehrin kalbinden, Monastiraki Meydanı’ndan başladık.

2- Akropolis

Monastiraki Meydanı’nda durup, karşı tepeye baktığınızda „Mükemmelliğin yeryüzünde şekil bulduğu Parthenon’u“ göreceksiniz.  Gözlerimi kapatıp Atina’yı düşündüğümde aklıma ilk gelen görüntü gecenin karanlığında ışıl ışıl parlayan Parthenon oluyor hep. Akropolis, Antik Yunan halkının yaşadığı şehrin adı. İçinde yeralan, M.Ö. 5. yüzyılda Athena’ya adanarak yapılmış tapınak ise Parthenon.

2500 yıllık Parthenon

2500 yıllık Parthenon

Antik Yunan’dan günümüze kalan en ünlü ve en büyük eser diyebiliriz Parthenon için. Ya da yapıldığı dönemin teknolojisi düşünüldüğünde insan zekasının ortaya çıkardığı mükemmellik eseri de diyebiliriz. Tasarımında dönemin tüm önemli kişiliklerinin yeraldığı hatta matematik hesaplarının Pisagor tarafından yapıldığı göz önüne alınırsa böyle bir eserin ortaya çıkması bir rastlandı değildir. Akropolis’te Parthenon dışında Romalılar döneminden kalma tarihi tiyatro (yazın Yunanistan’ın ünlü sanatçıları hala konser veriyorlar burada) ve Athena ile Poseidon’a adanmış Erekhtheion Tapınağı, ki Parthenon’a bakan mermer figürleri muhteşem, gezilip görülmeye değer (Erekhtheion Tapınağı’nın orijinal heykelleri Akropolis Müzesi’nde sergileniyor).

Erekhtheion Tapınağı

Erekhtheion Tapınağı

Tarihi tiyatro

Romalılar zamanından kalma tarihi tiyatro

Eminim burası hakkında çok fazla kaynaktan bilgi edineceksiniz. Ben bu ayrıntılara girmeden, Atina hakkında seyrettiğim belgeselde beni çok etkileyen bazı ayrıntıları, bilgileri paylaşmak istiyorum. İlgisi olanlar yazının en sonunda bu bilgileri bulabilirler. M.Ö 5. yüzyılda Atina ile doğunun hakimi Persler arasında birçok savaş olduğunu biraz tarihe ilginiz varsa biliyorsunuzdur. Peki bu savaşların başlama sebebi nedir? Parthenon’un bu savaşlarla ilgisi nedir? Maraton koşusunun 40km olmasının bu savaşlarla nasıl bir ilgisi olabilir? Tüm cevaplar yazının sonunda…

3- Akropolis Müzesi

Bence, bir müze gezecekseniz ilk tercihiniz Akropolis Müzesi olmalı. Müzede direk son kata çıkın ve gezmeye son kattan başlayın. Çünkü Parthenon’un aynısını son kata inşa etmişler ve orijinal heykeller aslına uygun olarak olması gereken yerlerde müzede sergileniyor. Yani bu katı gezdiğinizde Parthenon tam olarak kafanızda netleşiyor. Ben gezerken çok etkilendim. İnsanın bu müzeyi gezerken birkaç saniyeliğine kafasını çevirip dışarı baktığında karşısında 2500 yıllık Parthenon’u görmesi oldukça etkileyici.

Akropolis Müzesi

Akropolis Müzesi

4- Lykavittos Tepesi

Gündüz ayrı gece ışıklandırmasıyla apayrı bir güzelliğe sahip Akropolis’i biz önce bir başka tepeden görmek istedik ve yönümüzü Lykavittos Tepesi’ne çevirdik. (Monastiraki Meydanı’ndan metroyla buraya ulaşmak isterseniz Evangelismos durağında inmeniz gerekiyor. Sonra tepeye doğru yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle Ploutarchou Caddesi’ne ulaşıyorsunuz. Buradan teleferikle tepeye çıkış 7 €).

Lykavittos Tepesi

Akropolis’ten Lykavittos Tepesi’ne bir bakış

Lykavittos Tepesi’nde sizi çok güzel bir Atina şehir manzarası karşılayacak. Akropolis’i çok yakından göremeseniz bile tepeden şehre doğru yapacağınız bir kısa kahve molası inanın çok keyifli. Yukarıda cafe ve restoranlar var. İsterseniz burada yemek molası da verebilirsiniz. Biz sadece Türk kahvesi içmekle yetindik.

Lykavittos Tepesi

Lykavittos Tepesi’nden Akropolis’e bir bakış

Lykavittos Tepesi’ne çıkış biraz zahmetli olsa da eğer zamanınız varsa buraya gitmenizi tavsiye ederim. Tepede çok vakit kaybetmeden aşağıya teleferikle inebilir sonrasında yürüye yürüye şehrin bir başka hareketli kısmı Kolonaki’ye ulaşabilirsiniz.

5- Kolonaki 

Şehrin Kolonaki tarafının Atina’nın Nişantası’na benzetildiğini okumuştum bir blogda. Müzelerin, cafe ve restoranların olduğu bu bölge, şehrin daha turistik olan Monastiraki tarafıyla karşılaştırıldığında, daha çok lokal insanların gelip zaman geçirdiği izlenimini yarattı bende. Kolonaki tarafı için biz özel olarak zaman ayırmasak da Lykavittos Tepesi’nden aşağıya doğru yürüyerek indiğimizde burayı keşfetme fırsatı yakaladık. Özellikle Tsakalof Caddesi çok hareketli. Sağlı sollu cafe ve restoranların olduğu bu cadde benim çok hoşuma gitti. Kolonaki tarafındaki Voukourestiou ve Panepistimou Caddeleri butik ve tasarımcıların yer aldığı iki cadde. Atina’da birkaç mağaza gezmek hiç de fena olmaz diyenlerdenseniz bu bölgeye uğramadan Atina’da ayrılmayın o zaman.

6- Syntagma Meydanı 

Kolonaki sonrası yönünüzü bir başka önemli(!) bir meydan olan Syntagma Meydanı’na çevirebilirsiniz. Kolonaki’den çok uzak değil. Bu meydanın bence hiçbir özelliği yok. Ancak söz etmeden de olmaz. Sonuçta belki sizin hoşunuza gidebilir. Burasının özelliği, bacaklarını 90 derece havaya kaldırarak nöbet değişimi yapan askerlerin, buradaki Parlamento Binası’nda, Meçhul Asker Anıtı önünde nöbet tutuyor oluşu. Biz nöbet değişimine denk gelmedik. Bol bol güvercin gördük ve askerlerle fotoğraf çektirmek isteyen turistlere denk geldik o kadar. Sanırım bu meydanda sadece 5 dakika zaman geçirdik.

Syntagma Meydanı

Syntagma Meydanı

7- Ermou Caddesi

Syntagma Meydanı’nda caddenin karşı tarafına geçip, kendinizi kalabalığa bırakın derim. Arabalara kapalı olan bu cadde İstiklal tarzı bir yer. Oldukça hareketli, canlı, sokak sanatçıları, cafe ve restoranlarla dolu. Caddenin bitiminde kendinizi Monastiraki Meydanı’nda bulacaksınız.

Ermou Caddesi

Ermou Caddesi

8- Plaka

Akropolis sonrası yürüye yürüye şehrin Plaka bölgesine inebilirsiniz. Benim Atina’da en çok sevdiğim bölge oldu, Plaka. Dar sokaklara atılmış sandalye ve masalara doluşmuş genç insan kalabalığının oluşturduğu atmosfer beni çok etkiledi, aldığım keyif bir başkaydı. Özellikle Plaka’da, Akropolis’in hemen aşağısında yer alan Anafiotika Bölgesi’ndeki Mnissikleous Sokağı çok keyifli.

Mnissikleous Sokağı

Mnissikleous Sokağı

9- Psiri

Psiri Bölgesi de Plaka kadar hareketli. Binaların duvarlarındaki grafitilerle beni etkileyen bir bölge oldu burası. Bol bol cafe-bar-taverna tarzı mekanları burada göreceksiniz.

10- Bit Pazarı

Pazar günleri Monastiraki Meydanı’na yakın bir yerde kurulan bit pazarı gezmesi oldukça keyifli bir yer. Bence kaçırmayın.

Bit pazarı

Bit pazarı’ndan bir kare

11- Panathenaic Stadyumu

1896’da ilk olimpiyatlara ev sahipliği yapan Panathenaic Stadyumu’nunda geçirdiğimiz anlar sanırım Atina’da en çok eğlendiğimiz anlardı. Birincilik kürsüsünü kapmak için kıran kırana mücadeleler yaşandı bizim grupta. Sonuç, hepimiz gönüllerin birincisiyiz.

Panathenaic Stadyumu

Panathenaic Stadyumu’nda geçirdiğimiz eğlenceli anlardan bir kare

Akropolis

Panathenaic Stadyumu’ndan Akropolis Manzarası

12- Açık hava müzesi Atina

Eğer vaktiniz kalırsa adeta bir açık hava müzesi olan Atina’daki diğer önemli tarihi mekanları görülecekler listenize almanızı tavsiye ederim. Örneğin bizim seçtiklerimiz:

Hadrian Arkı

Zeus Tapınağı

Dionysos Tiyatrosu

Açık hava müzesi Atina

Açık hava müzesi Atina

2-3 günlük bir tatil kaçamağı için Komşu şehir Atina’yı kesinlikle tavsiye ederim. İnanın pişman olmayacaksınız…

Gelelim başta bahsettiğim tarihi bilgiye:

M.Ö 5. yüzyılda Atina ile doğunun hakimi Persler arasında birçok savaş olduğunu biraz tarihe ilginiz varsa biliyorsunuzdur. Peki bu savaşların başlama sebebi nedir? Parthenon’un bu savaşlarla ilgisi nedir? Maraton koşusunun 40km olmasının bu savaşlarla nasıl bir ilgisi olabilir? İşte, hiç de sıkıcı olmayan birkaç tarihi bilgi:

O dönemde Yunanlılar bir imparatorluğa sahip değildir. Şehir devletleri olarak yönetilir. Bu şehir devletlerinin en güçlülerinden biri de Demokrasi’nin doğduğu Atina’dır. Atina halkı demokratik seçimlerle seçilen meclis üyeleri ile yönetiliyordu. Kendi varlıkları için en çok tehlike arz edenlerden bir de Sparta Şehir Devleti’dir. Bu iki şehir devleti arasında savaşlar ise bitmek bilmez. Atina kendisini bu saldırılardan korumak amacıyla sınırları artık bugünkü İzmir’e dayanan Pers İmparatorluğu’ndan yardım istemeye oy birliği ile karar verir ve bir elçisini gönderir. Pers İmparatoru bu isteği kabul eder ama bir şartı vardır: Atina Pers İmparatorluğuna bağlanacaktır. Doğu – batı kültürlerinin farklılığı burada gün yüzüne çıkar, Pers İmparatoru’nun söylediği sözleri Atina elçisi anlamaz. Mesaj Atina’ya bambaşka bir şekilde ulaşır. Persler Atina’ya yardım gönderene kadar Sparta Atina’ya saldırır. Ancak Atina kendisini çok iyi müdafaa eder ve Sparta saldırısını başarıyla geri püskürtür. Artık Perslerin yardımına ihtiyacı kalmadığı için de Atina tekrardan elçiyle haber yollar ve Perslerin yardımını artık istemediklerini ifade ederler. Pers İmparatoru bu küçücük devletin artık çok olduğunu düşünür, bir İmparatorluk karşısında nasıl bir cüretle böyle davranabildiklerine akıl sır erdiremez. Pers İmparatoru donanmasını hazır eder ve Atina’ya doğru yola çıkarlar. Atina’yı yerle bir edeceklerinden o kadar emindir ki gemilerinde şehri tekrar istedikleri gibi inşa etmek için mermer bloklar taşırlar. 2 seçenekleri vardır. Ya Atina’ya denizden direk saldıracaklardır, ki Atina şehri çok iyi surlarla korunmaktadır ya da karaya çıkıp oradan saldırıya geçeceklerdir. Atina’nın biraz uzağındaki Maraton Ovası’nı seçerler ve tüm askerler karaya çıkar. Atina tarafında ise uzun tartışmalar sonucunda Yunan ordusunun başına doğu kültürünü çok iyi tanıyan bir komutan atanır (şu anda o ismi hatırlamıyorum) ve Persleri Yunan şehir surları dışında karşılamaya karar verirler. Persler Yunanlılardan sayıca çok üstün oldukları gibi süvari, atlı birlikleri de oldukça üstündür. Bu meydanda iki komutan arasında muhteşem bir taktik savaşı başlar. Muhteşem bir zeka ürünü olarak Yunan komutanı sayıca çok az olmalarına rağmen Persleri geri püskürtmeyi başarır. Eğer tarihe biraz ilginiz varsa Atina – Pers savaşları, özellikle Maraton Savaşı hakkında hazırlanmış belgesellere göz atın derim. Ben savaş taktiklerini seyrederken hayran kalmıştım. Pers Komutanı Maraton Meydanı’nda bozguna uğramıştır ama yenilgiyi henüz kabullenmemiştir. Askerlerini gemilere bindirir ve Yunan Şehrine denizden saldırmaya karar verir. Yunan komutanı ise Perslerin geri gitmediğini tahmin etmiştir. Askerlerini toplar ve Atina’ya doğru yola koyulur. Ancak şehrin daha önceden uyarılması gerekmektedir ve bu nedenle bir haberci yollar. Haberci hiç durmadan Maraton Meydanı’ndan Atina’ya kadar koşar. Şehrin surlarından içeri girdiğinde zaferi Yunan halkına bildirir ve onları Perslere karşı uyardıktan sonra bir anda yere yığılır ve ölür. Maraton Meydanı’ndan Atina’ya kadar hiç nefeslenmeden, 40 km koşmuştur ve kalbi de buna dayanmamıştır. İşte sonradan yapılan Maraton koşularının bu nedenle 40km yapıldığı ve adının buradan geldiği söyleniyor. Atina ordusu şehre Perslerden önce ulaşır ve bu sefer denizden saldıran Persleri yine bozguna uğratır. Bu Yunan-Pers arasındaki ilk savaştır ve koca bir imparatorluğa ait ordu küçücük bir şehir devleti karşısında yenilgiye uğramıştır. Parthenon Tapınağı da bu zafer sonrası yapılmış ve şehri koruyan tanrıça Athena’ya adanmış bir tapınaktır.

Önemli birkaç bilgi: 

Akropolis giriş bileti kişi başı 12 euro ve 3 gün geçerli. Biletinizi kaybetmeyin. Girdiğiniz bir yere tekrar girme hakkınız yok ancak bu biletle birçok tarihi yere girebilirsiniz.

Akropolis Müzesi’ne girişte kişi başı 5 Euro ödemeniz gerekli. Cumartesi günü akşam saat 8’e kadar açık. Önden rezervasyon yaptırmanız bence gerekli değil. Ama internet üzerinden yaptırabilirsiniz de. Biz hiç sıra beklemeden müzeye girdik.

Off the Road on the Track Atina’daydı

Mart 2015 

Off the Road on the Track Antik ve Modern Yunan Şehri'nin izlerini sürdü

Off the Road on the Track Antik ve Modern Yunan Şehri’nin izlerini sürdü

Yorumlar

yorum

Share

Gökçe Demirci