ASK Sehri Roma


15 Nis 2012
Paylaş

Roma’yi tersten okudugunuzda sizi bir süpriz bekliyor: „AMOR“ yani „ASK“. Isminde sakli olan bu duygunun sehrin sokaklarinda dolasirken icinize islemesine karsi koyamayacaksiniz. Yillar önce henüz üniversite ögrencisiyken halk oyunlari ekibiyle birlikte yaptigim 21 günlük Avrupa seyahatinde bu büyülü sehir beni cok etkilemisti. Tarihin icinde yürüyormus gibi hissetmistim. Sanki sokaklarda beyaz kiyafetleri, baslarinda sari altin yaprakli taclariyla, sandaletli Roma halki karsiniza cikacak gibi. Roma halkinin yaptigi o harika eserleri seyrederken aslinda gecen 2000 yilda insanligin cok da bir ilerleme kaydetmedigini hissedebilir insan. Tabiki son yillarda bilisim teknolojisinde yasanilan inanilmaz ilerlemeyi ayri tutuyorum.

3000 yillik bir tarihe sahip olan bu ASK sehri’nin kurulus efsanesini bilmek istermisiniz: Bu efsane Romulus ve Remus adli ikizlerin efsanesi. Roma’nin 12 km. güneydogusunda Alba Longa kenti ve kentin Numitur adli bir krali varmis. Numitur’un kardesi Amulius tahta göz dikince abisini tahtan indirmis ve tahtini güvence altina alabilmek icin abisinin kizi Rhea Silvia’nin evlenmemesi icin kiza zorla yemin ettirmis. Ancak savas tanrisi Mars, Rhea Silvia’ya asik olmus ve Rhea Silvia hamile kalmis. Bu haberi alan Amulius cilgina dönmüs ve bebekleri kacirip onlari bir sandik icinde Tiber Nehri’ne attirmis. Ikizleri kiyida bulan disi bir kurt cocuklari sütüyle beslemis. Eski Kral Numitur’un cobani cocuklari bulmus ve karisina götürmüs. Ikizlere Romulus ve Remus isimlerini koymuslar. Öz cocuklari gibi büyüttükleri bu ikizler büyüdüklerinde coban cetelerinin basina gecmis. Bir gün Romulus yakalanmis ve cezalandirilmak üzere kralin huzuruna cikartilmis. Bu sirada Romulus‘un gercek kimligi ortaya cikmis. Ikizler bu olay sonrasinda Amulius’u öldürüp tahti dedeleri Numitur’a teslim etmisler. Yeni bir kent kurmaya karar veren Romulus ve Remus disi kurdun kendilerini besledigi Palatinus Tepesi’ni yer olarak secmisler. Romulus tüm sehri duvarla cevrelemis. Ancak Remus bu duvarin cok alcak oldugunu iddia etmis ve kanitlamak icin duvarin üstünden atlamis. Buna öfkelenen Romulus ikizini öldürmüs ve kendi adindan esinlenerek kurdugu sehre ROMA adini vermis. Roma Sehri’nin dogum günü M.Ö. 21 Nisan 753 olarak kabul ediliyor.

Roma’daki ilk duragimiz eski bir Pagon Tapinagi olan, sonra bir Hristiyan kilisesine dönüstürülmüs PANTHEON. Pantheon M.Ö. 26 yilinda Atium Savasi zaferi icin bütün tanrilara sükretmek amaciyla insa edilmis. Daha sonra bir yangina kurban gidince M.S. 118’de yeniden insa edimis. En dikkat cekici bölümü 43 metre capindaki kubbesi ve ortasindaki tek isik kaynagi olan acikligi. Devasa alan sadece bu acikliktan giren günes isigiyla aydinlaniyor. Bugüne kadar kalmasinin sebebi ise; Bizans imparatoru Foca’nin M.S. 608’de burayi Papa IV. Bonifacio’ya bagislamasi ve Papa’nin bu Pagon tapinagini bir kiliseye cevirmis olmasi gösterilebilir. Biz daracik tarihi sokaklarda dolasirken birden karsimiza cikan bu yapiya önce anlam vermemistik, ta ki o tapinagin bulundugu meydana cikana kadar. Heryer turist doluydu. Fotograf cekmek icin uzun süre uygun bir yer aramak zorunda kaldik. Sokaklarda dolasirken inanilmaz tarihi binalarla karsilasmak Roma’ya has bir özellik aslinda. Burayi gezerken acik hava müzesinde geziyormus gibi hissedeceksiniz.

Sirada Navona Meydani var. M.S. 86 yilinda Imparator Domitian halkin sempatisini kazanmak icin 33 bin kisilik yaris alani yaptimis. Suanda bu yaris alani yok ama onun yerine stadyumun siralarinin bulundugu yere insa edilmis binalari göreceksiniz. Meydan Barok Dönemi’ne ait ve bu dönemin en güzel örneklerinden biri. Meydani özel kilan ise, Bernini imzali ünlü cesme. Bernini bu cesmeyle dünyanin dört büyük nehrini (Ganj, Nil, Tuna, Rio de la Plata) betimlemis. Meydan su anda resimlerini ve karikatürlerini sergileyen sanatcilarin bulusma yeri.

Yürümeye devam ettik ve sehrin en canli, kalabalik mekanlarindan biri olan Campo die Fiori Meydani’na vardik. Burasi gündüz saat 14:00’e kadar rengarenk bir acik hava pazari, daha sonra ise yemek yiyebileceginiz veya birseyler icebileceginiz pub ve restaurantlarin bulundugu bir meydan. Burasi aslinda Roma kalintilari üzerine kurulmus binalarin ve Rönasans konaklarinin birarada bulundugu güzel bir semt. Meydani özel kilan ise, ortadaki bronz heykel. Bu heykel 17 Subat 1600 yilinda kiliseye karsi düsüncelerini acikladigi icin burada diri diri yakilan rahip filozof Giordano Bruno’ya ait.

Campo die Fiori’nin hemen yakininda mimari acidan cok güzel olan Farnese Meydani’ni görmeden oradan ayrilmayin derim. Bu meydanda yeralan ünlü Farnese Konagi’nin insasinda Michelangelo, Della Porta gibi ünlü mimarlar görev almis. Günümüzde bu konak Fransiz Büyükelciligi olarak hizmet veriyor. Meydandaki cesmeler Caracalla Hamamlari’ndan alinmis granit havuzlarindan olusuyor. Ben bu meydandan cok, meydana acilan daracik sokaklara vuruldum.

Gün batiminda kizil ve sari renge boyanan Roma sokaklari...

Gün batiminda kizil ve sari renge boyanan Roma sokaklari…

Roma’da ne yenir ne icilir üzerine uzun bir arastirma yaptigimi söyleyebilirim. Vedat Milor’un Italya icin özel hazirladigi Lokanta ve Sarap Rehberi kitabini satin aldik. Ayrica ben Vedat Milor’un yayinlanmis köse yazilarindan bilgiler topladim. Bu notlarimi sizinle ayrica paylasacagim. Öncelikle ilk gece icin Vedat Milor’un tavsiyesi üzerine gittigimiz mekan hakkinda bilgi vermek istyorum. Ismi La Gatta Mangiona. Italya’da sik lokantalarda pizza pek bulunmuyor. Ayak üstü pizza yiyebileceginiz firinlar var, ya da pizzalari turistik mekanlarda yiyebilirsiniz. Vedat Milor’a göre en iyi pizzayi bulacaginiz yer burasi.  Isin sirri pizzanin hamurunda aslinda. Ortasi yumusak, disi kitir ve kesinlikle hazir domates sosu kullanmiyorlarmis. Bunlari okuyunca biz sehrin disinda olan bu mekani uzun ugraslar sonucu bulduk ve pizzalarini denedik. Tek kelime ile harika. Buraya ait güzel bir animizi paylasmak istiyorum. Burasini bulabilmek icin cok büyük bir caba sarf ettik ama o da ne gittigimizde mekan kapaliydi. Aksam 19:00 ya da 20:00 sularinda aciliyormus (acilis saatini tam hatirlayamadim). O kadar ugrastik, o zaman bekleyecegiz dedik. Tam o sirada kapinin önünde bizim gibi bekleyen bir cift gördük. Istanbul’dan kalkmis gelmis, bizim gibi Vedat Milor tavsiyesi üzerine burayi bulmus Askin-Müge ciftiydi kapinin önünde bekleyen. Dünya ne kadar da kücük dedirtecek bir olaydi bu. Bu güzel cift sayesinde biz de bu güzel mekanda pizza yiyebildik. Cünkü burasi icin rezervasyon yapilmasi gerekiyormus. Mekan acilir acilmaz doldu ve bos masa kalmadi. Biz de Askin ve Müge’nin ayirttigi masada oturduk ve beraber güzel bir aksam yemegi yedik. Antipasti olarak burada sivri kücük enginarlardan (carciofi) denemenizi tavsiye ederim. Bianco denilen domates sossuz pizzalari da deneyebilirsiniz. Burada artizanal, yani kücük üreticilerin yaptigi Belcika stili biralari icmenizi tavsiye ediyor Vedat Milor. Bu biralari Italya’da baska yerde kolay kolay bulamazmissiniz (Adres via F. Ozanam, 30; telefon: 0653 46702).  Burasi cok sik olmamasina ragmen kücük Italyan lokantisi örnegi olarak bizim hosumuza gitti. Biz Mehrin ve Ömer’le 3. gecemizde yine buraya gittik. Yemekler cok lezzetli ve konustugumuz konular da yine cok derindi. Tipik Mehrin-Ömer-Gökce-Fatih dörtlüsü ve derin konular, tartismalar. Her seferinde Mehrin ile Fatih tatli bir tartisma icine girer. Ben Mehrin’in tarafinda olurum. Ömer ise her zaman ki tarafsizligiyla I-Phone ile mesguldur. O gece bu derin konulari yediğimiz tiramisu ve ictiğimiz nefis kokulu kahve ile tamamladik (93,50EUR/4 kisi icin).

Ve Roma denilince ilk akla gelenler:

Venedik Meydani ve Vittorio Emanuele Aniti:

-x-imp

Tüm heybeti ve gösterisiyle karsimiza Venedik Meydani ciktiginda biz önce cok sasirmis ve etkilenmistik. Ancak burasinin 1455 yilinda Venedikli Kardinal Pietro Barbo tarafindan sonradan yaptirilmis bir konak oldugunu ögrenince benim gözümde degeri birden düsüverdi. Sonucta 3000 yillik tarihe sahip bir sehirde 1455 yili cok yakin tarih sayiliyor. Kardinal Papa olunca bu bina yüz yil boyunca papalarin konagi haline gelmis. Bir sure Venedik devletinin elcilik binasi olarak kullanilmis. Fasizm döneminde Mussolini’nin karargahi olarak kullanilmis. Günümüzde bir sergi sarayi olarak kullaniliyor. Meydanda göze carpan diger bir ayrinti Vittorio Emanuele Aniti. Bu heykel Italyan Birligi’nin kurulmasina büyük katki saglayan Savoy Krali Vittorio Emanuele anisina 1885 ile 1911 yillari arasinda yapilmis. Heykelin arka tarafinda sürekli nöbet tutan askerler ile ebedi ates var. Roma’nin gercek tarihi yapilarini kapattigi icin Romalilar tarafindan pek sevilmiyormus. Ayrica Roma’nin tipik tasi olan travertenden degil de beyaz Brescia mermerinden yapildigi icin sehirde biraz farkli duruyor.

 

DSCF0542-imp

Trevi Cesmesi:

Sadece Türkler tarafindan Ask Cesmesi olarak tanimlanan bu cesmeyi 1762 yilinda Nicola Salvi tamamlamis. Trevi cesmesi, doga ve mitoloji ile ilgili konularin beraber tasvir edildigi döneminin güzel örneklerinden biri. Buraya gelen herkes, sirtini cesmeye dönüp sag eliyle sol omzunun üzerinden para atip dilek tutuyor. Genelde herkes buraya tekrar gelebilmek icin parayi atarken, biz Türklerin ask dilekleri tuttuguna dair bir söylenti var. Yillarca önce parayi atarken tuttugum dilegimin, bu Roma seyahatinde gerceklestigini görmek beni mutlu etti. Atilan tüm paralarsa belediye tarafindan düzenli olarak toplaniyormus. Sizin de Roma Belediyesi’ne bir katkiniz olsun.

Ispanyol Merdivenleri:

Roma’ya gidip de Ispanyol Merdivenleri’nde oturmamak olmaz. Bazen turistik yerlerin neden bu kadar ünlü oldugunu anlamakta zorlaniyorum. Ispanyol Merdivenleri’de bunlardan bir tanesi. Bu merdivenler 1725 yilinda merdivenlerin asagisindaki meydanla, yukarda yer alan kiliseyi (Trinita dei Monti Kilisesi; 1510 yilinda Fransa Krali XV. Louis tarafindan yaptirilmis) birbirine baglamasi amaciyla yapilmis. Tabiki burayi bir de yazin temmuz ayinda Yildizlarin Altinda Defilesi sirasinda görmek gerek. Bu defilede Haute Couture tasarimcilarinin kreasyonlarini tasiyan mankenler bu merdivenlerde yürüyorlarmis. Ispanyol Merdivenleri’nin tam karsisindaki cadde moda dünyasinin merkezi sayilan Via Condotti. Burayi gezmelisiniz. En ünlü Italyan moda tasarimcilarinin magazalari burada yer aliyor. Dudak ucurtacak cinsten. Bu caddede bir kahve icmek isterseniz 1760 yilinda acilan caffe Greco’yu önerebilirim. Burada kimler oturup kahve icmemis ki: Goethe, Gogol, Stendhal, Keats gibi yazarlar, Wagner ve Listz gibi besteciler.

Ispanyol Merdivenleri'nden  Via Condotti'ye bir bakis

Ispanyol Merdivenleri’nden Via Condotti’ye bir bakis

Ispanyol Merdivenler'nin baktigi meydan

Ispanyol Merdivenler’nin baktigi meydan

Kilisenin bulundugu tepeden asagiya bir bakis

Kilisenin bulundugu tepeden asagiya bir bakis

Kolezyum:

Roma’nin tarihi simgesi Kolezyum’un asil adi Flavius Amfitiyatrosu. Imparator Vespasianus tarafindan 72 ile 80 yillari arasinda yaptirilmis. Burasinin hikayesi oldukca ilginc aslinda. “Yakarim, Roma’yi da yakarim” diyen Julius Hanedani’nin son imparatoru Neron, halkin arazilerine el koyup kendisi icin altin varaklarla süslü bir konak yaptirmis. Bununla da yetinmeyip bir de yapay göl yaptirinca halk öfkelenmis. Neron intihar edince yerine gecen Vespasianus halkin sempatisini kazanmak icin halka acik bir eglence yeri yaptirmis. 55 bin seyirci kapasiteli Kolezyum aslinda ilk olarak tiyatro gösterileri icin kullaniliyormus. Daha sonra ise bizim de Gladyatör filminden bildigimiz gibi burasi Gladyatör savaslarina ev sahipligi yapmis. Burayi rehberle gezebilirsiniz. Biz yaptigimiz pazarliklar sonucu ücrette anlasamayinca, ekip burada benim tarih bilgimle yetinmek zorunda kaldi.

DSCF0521-imp

Zafer Taki önünde ben tarih bilgimi arttirirken.

Zafer Taki önünde ben tarih bilgimi arttirirken.

Zafer Taki:
Istanbul’a Konstantinopolis adini veren Imparator Konstantin’in Zafer Taki hemen Kolezyum yaninda yer aliyor. Yeri gelmisken, yurtdisinda yaptigimiz geziler sirasinda Istanbul’dan geldigimizi ögrenen turistler “ha, Konstantinopolis” demiyorlar mi, sinir oluyorum. Bizse israrla hayir Istanbul diye düzeltince, aramizda basliyor gizliden bir cekisme.

DSCF0518-imp

DSCF0514-imp

Roma Forumu:

Kolezyum’dan yürüyerek Titus Zafer Taki’na ulasabilirsiniz. M.S. 70 yilinda Yahudilere karsi kazanilan zaferin anisina yapilmis bir Tak bu. Biz Roma Forumu’ndan girdikten sonra bu Tak’in altindan gecerek tekrar Kolezyum’a ulastik. Roma Forumu, eski Roma’nin siyasi, ticari, ve hukuku merkeziymis. Sadece kalinti olarak kalsa da ben burayi gezme konusunda epey israr ettim. Burayi gezerken elimizde tarihi bilgilerin ve haritanin yeraldigi bir kitap olmasina ragmen, kalintilar icinde neyin ne oldugunu anlamakta epey zorlandik. Tarihi anlama konusunda israr eden benimle epey dalga gecildi burda, buna da deginmeden gecemeyecegim (Fatih bu tas senin icin). Bu nedenle burada yeralan yapilari en iyi anlamanizin yolu, ya rehberle gezmek ya da oldukca ayrintili bir haritaya sahip olmak. Ben burada ayrintiya girmek istemiyorum.

Kücük bir dipnot: Titus Taki’nin altindan gecip Jupiter tapinagi’na dogru giden yol Kutsal Yol olarak biliniyor. Önemli zaferlerden sonra görkemli bir gecit töreni düzenlenirmis ve sükretmek icin tapinaga gidilirmis. Ayrica Jül Sezar Tapinagi’ni göreceksiniz orada. Sezar, M.Ö. 44 yilinda bir suikastta hayatini kaybedince cesedinin yakildigi yere tapinak yapilmis. Burada her zaman taze cicek demetleri bulmak mümkün.

DSCF0733-imp

Jül Sezar Tapinagi

Jül Sezar Tapinagi

Yedi Tepeli Roma’nin yedi tepesinden biri: Palatinus Tepesi

Burasi Yontma Tas Devri’ne ait yerlesim kalintilarinin ve daha sonraki dönemlere ait imparatorluk konaklarinin bulundugu tepe, yani Roma’nin Beverly Hills’i. Simdiyse agaclarla dolu güzel bir alan. 16. Yüzyil ortalarinda buraya yapilan Vignola imzali bahce Avrupa’nin ilk botanik bahcelerinden biri olarak geciyor. Ayrica burada Romulus Efsanesi’yle baglantili bulgularin bulundugu iddia ediliyor.

Via Veneto:
1950-60 yillarinin Dolce-Vita merkezini görmek istiyorsaniz Via Veneto’ya gitmeniz gerekiyor. Burasi Fellini’nin ünlü Dolce Vita (Tatli Hayat) filminin gectigi meshur cadde. Eskiden burasi Roma’nin gece hayati, sinema dünyasinin yildizlari ve onlarin pesini birakmayan paparazzileriyle ünlüymüs. Bu caddede oturabilecek café ararken, Harry’s Bar’i gördük. Burasinin cok ünlü bir yer oldugunu biliyorduk ama menüdeki fiyatlari görünce daha bir emin olduk. Sadece oradaydim diyebilmek icin bile Harry’s Bar’a gidenler var. Biz cadde boyunca ilerleyip daha mütevazi bir cafede kahve ve tiramisu keyfi yaptik.

Villa Borghese:

Bernini, Caravaggio ve Canova gibi ünlü sanatcilarin eserlerini görmek istiyorsaniz dogru adres Villa Borghese. Biz burayi bulmak icin oldukca fazla caba sarf ettikten sonra ögrendik ki, önceden rezervasyon yapilmasi gerekiyormus. Yalniz burasi, sehrin en muhtesem müzelerinden biri. Aklinizda bulunsun. Buraya ulasmak icin cok güzel bir ormanlik alandan yürümeniz gerekiyor. Oldukca keyifli ama bir o kadar da yorucu bir yol.

DSCF0687-imp

Dünya’nin en kücük ülkesi: VATIKAN

Roma’ya gidip de Vatikan ziyaret edilmezse olmaz. Bir de Vatikan’i Pazar günü ziyaret ederseniz bizim gibi Papa’nin halka seslenis konusmasini canli olarak seyretme firsati bulabilirsiniz ki, gercekten görülmeye deger. Papa’nin pencereden Hristiyan halka her dilde seslenmesi acikcasi saygi duyulacak bir görüntüydü. Biz Papa’nin konustugu dilleri sayarken, acaba Türkce’de konusacak mi diye sacma bir o kadar da umutsuz bir bekleyis icindeydik. Ne de olsa Agca saldirisi sonrasi Vatikan’da istenmeyen belki de ilk millet Türklerdir diye düsünüyorum. Papa konusmasini Italyanca yapmaya baslayinca bir kiyamet koptu sanki. Degisik ve bir o kadar da heyecan verici bir olaydi bizim icin de. Vatikan’a gidip Papa’yi görmek herkese nasip olmaz ne de olsa :)

DSCF0591-imp

Dünya’nin en kücük ülkesi olmasina ragmen tüm kurumlariyla bir devlet yapisina sahip olan ve ayni zamanda dünyanin en zengin ülkelerinden biri olan Vatikan’in nüfusu yaklasik bin kisi. Papalik 1871 yilina kadar, yani italyan Birlikleri’nin Roma’yi isgal etmesine kadar, Orta Italya’yi yönetmis. Ancak 1929 yilinda imzalanan Laterano Anlasmasi sonrasi Papanin ruhani görevden baska bir görevi olmadigi karara baglanmistir. Vatikan’a ait en önemli tarihi eserler San Pietro Bazilikasi, Sistin Sapeli, el yazmalarindan olusan kütüphanesi ve müzeleridir. Aziz Pietro Hz. Isa’nin 12 havarisinin en önemlisiymis. Hz. Isa carmiha gerildikten sonra Hristiyanligi yaymak görevi Havarilerine kalmis. Bunun üzerine Havariler ve Meryem Ana Kudüs’ten ayrilarak herbiri baska bir yere yönelmis. Aziz Pietro, kardesi Andrea, Meryem Ana ve Yahya once Antakya’ya gelmis. Bu bölgede Hz. Isa’ya inananlara ilk kez Hristiyan ismi verilmis. Meryem Ana ve Yahya Efes’e giderken Aziz Pietro ve kardesi Yunanistan üzerinden Roma’ya ulasmis. Ancak dönemin imparatoru Neron Aziz Pietro’nun carmiha gerilmesi emrini vermis (64 ya da 67 yilinda). Hz. Isa’nin Pietro’ya “Senin ismin Pietro (tas), yattigin tas dinimin merkezi olacaktir” diye söyledigi Incil’de yeraldigindan, Hristiyanligi serbest birakan ilk imparator Konstantin Pietro’nun mezarinin oldugu yere bir bazilika yaptirmis (324 yilinda). Bu nedenle bu bazilika Hristiyanlar icin ayri bir öneme sahip. 15. Yüzyilda bu bazilika atlattigi savaslar, yanginlar, depremler nedeniyle yikilmak üzereyken 1506 yilinda tekrardan insa edilmis. Bu bazilikanin yeniden insasinda Bramante, Rafael, Michelangelo, Bernini, Della Porta, Fontana gibi dönemin ünlü sanatcilari görev almis ve insasi tam 120 yil sürmüs. Kilisenin bahcesi Bernini’nin son ama en önemli projesi aslinda. Kilisenin insanliga actigi kucagi simgeleycek sekilde tasarlanmis. Kilisenin kubbesi Michelangelo’nun son eseri. Dünya’nin en büyük kilisesine en büyük kubbesini yapmak istese de ömrü buna yetmemis. Kubbeyi Ligorio, Vignola Della Porta ve Fontana tamamlamis. Bazilikanin ici muhtesem. Ücretsiz gezebilirsiniz ve bu ünlü sanatcilarin eserlerini görebilirsiniz. Iceride inanilmaz güzel altin bir Sunak var.

Altin Sunak

Altin Sunak

Bernini imzali meydan

Bernini imzali meydan

Biz Vatikan’i daha iyi anlamak icin bir gece önceden Melekler ve Seytanlar filmini seyretmeyi planlamistik. Aşk-ı Memnu’nun finalini Fransa’da izlediğimiz gibi (O ani hic unutamiyorum) yatağın üzerine dördümüz yan yana uzandık ve Melekler ve Seytanlar filmini izlemeye basladık ama bu sefer sonuna kadar izleyemedik. Tahmin edersiniz ki, önce erkekler, yani önce Ömer ve hemen sonrasinda Fatih uyudu, biz kizlarsa filmin ancak 1 saatlik bölümünü seyredebildik. Ben Roma’dan döner dönmez bu filmi tekrar seyrettim. Roma seyahatiniz öncesinde seyretmenizi tavsiye ederim.

Vatikan’dan bahsederken Isvicreli muhafizlardan bahsetmemek olmaz. Bes yüz yili askin bir süredir Papa’nin koruma görevini Isvicreli muhafizlar yapiyor. Sayilari 110’nu bulan bu muhafizlarin kiyafetleri oldukca ilgi cekici. Herkes bu göreve kabul edilmiyor tabiki. Papa’yi koruyabilmek icin Katolik, bekar, temiz sicilli, en az 1,74 cm. boyunda ve askerligini yapmis, 19-30 yaslari arasinda erkek olmaniz gerekiyor. Onlarla fotograf cektimekse neredeyse imkansiz.

DSCF0604-imp

Castel Sant’Angelo:

Castel Sant’Angelo; Imparator Hadrianus’un kendisi icin bir mozole olarak yaptırmaya basladıgı yapı, 139 yılında Antoninus Pius tarafından tamamlanmıs. Zamanla bir mozole görüntüsünden uzaklasan sato, bir savunma merkezine dönüsmüs. Savaş zamanlarında askerler ve papalar Castel Sant’Angelo’ya sıgınmıslar. 13. yy’da II. Nicholas, kaleyle Vatikan sehri arasında bir gecit yaptırmıs. Kale; hapishane, zindan ve bir iskence merkezi olarak da kullanılmıs. Günümüzde müze olarak kullanılmakta. Bizim ilk hedefimiz Vatikan’i görmek oldugu icin biz buranin icini gezmedik.

DSCF0581-imp

Roma’ya ait birkac önemli ipucu:

Roma havalimani sehrin biraz disinda yeraliyor. Sehre ulasmanin iki yolu var: Tren ya da otobüs. Biz otobüsü tercih ettik. Ama itiraf etmeliyim ki, Italya’nin trafigi ve Italyanlarin sanki kavga edermiscesine yüksek sesle ve heyecanli konusmalari nedeniyle bu yolculugumuz sirasinda cok yoruldum. Yol boyunca calan Italyan radyosu, sürekli korna calan soförler, inanilmaz bir trafik Münih’ten sonra beni saskina cevirdi. Istanbul’dan gelenler icin bu etkiyi yaratacagini zannetmiyorum (Havalimani-Sehir merkezi arasi otobüs 8€/kisi basi).

3 gün gecerli olan ve tüm toplu tasima araclarinda kullanilabilen Roma Pass alabilirsiniz. Bu sayede girilecek ilk 2 müze bedava olur, sonrakilerde ise indirim sansiniz olur. Icinde bir tane Roma haritasi ve rehberi ile güncel etkinliklere ait bilgiler var. Ücreti 25€. Ancak Kolezyum ve Borghese Galerisi’nin giris fiyati 20€`yu asiyor. Ilk olarak bu iki yeri ziyaret ederseniz bu pass cok karli olacaktir. Bu pass’in baska bir avantajida Kolezyum’a girerken sira beklememeniz. Roma Pass sahiplerinin gecebilmesi icin özel giris turnikeleri yapilmis. Böylece uzun kuyruklarda bekmenize gerek yok. Ancak eger müze gezme niyetinde degilseniz bu pass sizin icin avantajli olmayabilir.

Biz Locanda San Cosimato adlı otelde kaldik. Otelimiz çok ilginçti. Lobisi pastane, üzeri oteldi. Oldukca de eskiydi. Otelimizin bulunduğu Trastevere bölgesi Roma’yı ikiye ayıran Tevere Nehri’nin batısında yer almakta. Aslinda sonradan farkettik ki, burasi gerçek Romalıların yaşadığı birkaç semtten biri. Vatikan’a ve diğer turistik yerelere de oldukça yakın bir yer. Geceleri inanilmaz hareketli. Heryerde barlar ve barlarin önünde genc insan kalabaligi var. Ickisini alan atmis kendisini disari. Gece birseyler icmek isterseniz bu bölgeyi atlamayin derim (3 gece kahvaltı dahil oda fiyatı 300€).

„110 Open“ adli üstü acik kirmizi veya yesil otobüslerle sehir turu yapabilirsiniz. Ikinci bir alternatif ise „ArcheoBus“; bu otobüs daha cok arkeolojik eserlerin oldugu yerleri dolasiyor. „110 open“ icin yaklasik kisi basi 15€ ödemeniz gerekiyor ve 24 saat boyunca istediginiz durakta inip yaklasik yarim saat sonra tekrar gelen otobüse binip devam edebilirsiniz.

Roma’da yedigimiz dondurmalar harikaydi. Denemeden dönmeyin derim.

DSCF0767-imp

Roma’da insanlar is cikislarinda ayaküstü espresso iciyorlar. Aksamlari Coppucino filan siparis ettiginizde size ilginc bir ifade ile bakiyorlar. Cünkü aksamlari sadece espresso iciyorlar.

2. gün aksam yemegini yine Vedat Milor tavsiyesi üzerine Matricionella’da yemege karar verdik. Ancak yemekler orta seviyeydi. Vedat Milor buranin süper bir sarap listesi oldugunu söylemisti. Perakende fiyatlarinin altinda Italya’nin en iyi saraplarini burada bulabilirmissiniz. Biz bu konuda uzman olmadigimiz icin sarap secimini garsona biraktik ve yöresel bir sarap sectik. Fena degildi.

Firinda kuzu yemek isterseniz rotaniz Da Felice (Tel: 0657446800-Vedat Milor tavsiyesi). Askin-Müge cifti ilk denemelerinde basarili olamamislar. Cünkü firinda kuzu ancak öglen 1’e kadar bulunabiliyormus. Yanlis hatirlamiyorsam 2. denemelerinde basarili oldular ve bu harika yemegi yediler:)

Vedat Milor’a göre Roma’da olmak demek „al fresco“ yani kaldirim üstüne kurulu masalarda gelip geceni seyrederek ve yaninizdaki masadakilerle sohbet ederek yemek yemek demek.

Makarnalarini tabii ki kendileri yapiyorlar. Hic makina kullanmadan ve sadece un ve sudan yapiyorlar. Hamuru elle kesiyorlar. Roma halkinin en sevdigi makarna „Tonnarelli cacio e pepe“. Yani sadece peynir ve elle cekilen karabiberden olusan makarna. Ben bunu denedim. Acikcasi cok etkilenmedim, sadece Roma halki en cok ne yiyor diye merak edip denemis oldum.

Roma’da cok fazla sakatat yendigini biliyor muydunuz? Sehirde „Cucina Povera“ dedikleri fakir mutfagi hakim.

Roma’ya dair birkac cümle söylemem gerekirse; bu sehir bambaska bir sehir. Insani adeta büyülüyor ve kendisine asik ediyor. Acik hava müzesinde gezer gibi dolasirken sehrin sokaklarinda, tarihten kopup gelmis Roma halkiyla her an karsilasacakmissiniz gibi heyecanlaniyorsunuz.

Güzel olan hersey gibi Roma seyahatimizde bitmisti, ama ben bu sehre yeniden gelecegim sözleriyle.

(18-21.03.2011)

Gökce Demirci

Yorumlar

yorum

Share

Gökçe Demirci

Yorumlar

  1. Merhaba,
    Gezdiğim tüm Avrupa şehirleri arasında en beğendiğim Barselona derdim ama Roma’yı gördükten sonra Barselona’nın pabucunu dama attım diyebilirim :) Harika anlatımınızla yeniden Roma sokaklarındaymış gibi hissettim kendimi. Hatta “Bernini imzalı meydan” fotoğrafınız, kendi blogumun üst bilgi alanında yer alan görselin aynısı, aynı açıdan çekmişiz ikimiz de.
    Siz de benim taze bloguma bir göz atmak isterseni dunyayigezsek.blogspot.com.. Gidilecek çok yol, anlatılacak çok hikaye var… Sevgiler :)